Kur’an-ı Kerim’de, insanın ancak çalışarak birtakım şeyleri hak edebileceği vurgulanmıştır.Necm suresinin 39. ayetinde Yüce Allah, “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” buyurmuştur. Çaba sarf etmeden, emek vermeden bir şey beklemek İslam düşüncesine aykırıdır. Peygamberimiz, “Hiç kimse kendi emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.” buyurarak çalışmayı övmüştür.
Hz. Muhammed, insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi bizzat kendisi de çalışmıştır. O, çalışmasını gençliğinden itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Hz. Muhammed gençlik yıllarının çoğunu amcası Ebu Talip’in yanında ticaretle uğraşarak geçirmiştir. Hz. Hatice’nin kervanının başına geçmiş, onunla ticari ortaklık yürütmüştür. Onun bütün bu faaliyetleri, geçimini temin etmek içindir.
Hz. Muhammed, peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için her türlü güçlüğe göğüs gererek çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke ve Medine’de İslam’ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, farklı seviyelerdeki sahabeleri eğitmek için bir öğretmen gibi çalışmıştır. Örneğin Mekke Döneminde Müslümanların bir araya geldikleri “Darü’l-Erkam”da, Medine Döneminde ise suffede bizzat dersler vermiştir.
Hz. Peygamber yapılan çalışmanın düzgün ve sağlam olmasına önem vermiştir. Bu konuyla ilgili şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu en güzel şekilde yapsın.” (İbn Sa’d, Tabakat, C 1, s. 142.) Ayrıca o, ailesinin geçimi için çalışmaya, fakir ve yoksula yardım için çaba sarfetmeye, çalışarak üretime katkıda bulunmaya önem vermiştir. (İbrahim Sarıçam, Hz. Peygamberin Çağımıza Mesajları, s. 40.)
Kur’an-ı Kerim’de çalışma teşvik edilmiş, tembellik kınanmış ve zamanın boşa geçirilmemesi istenmiştir. Nitekim İnşirâh suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulmuştur: “Bir işi bitirdiğin zaman hemen başka bir işe koyul.”
Hz. Muhammed, zamanın insan için önemli bir değer olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle zamanını en iyi şekilde değerlendirmiş ve Müslümanların da değerlendirmesini istemiştir. Hz. Peygamber, “İnsanlar iki nimetin değerini bilmezler. Bunlardan biri sağlık diğeri boş vakittir.” (Buharî, Rikak, 1; Tirmizî, Zühd, 1.) buyurarak boş vaktin iyi değerlendirilmesini vurgulamıştır. Bir başka hadisinde de “Elinizde bir ağaç fidanı varsa kıyamet kopmaya başlasa bile onu dikecek vaktiniz olursa mutlaka dikin.” (Buharî, el-Edebü’l-Müfred, s. 168.) buyurarak yapılacak bir işin ertelenmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır. O, her gün biraz daha ileri gitmeyi hedef olarak göstermiştir.
Hz. Peygamber, zamanını en verimli şekilde değerlendirmiştir. Bu sayede İslam kısa sürede geniş kitlelere ulaşmıştır. O, bir aile reisi, bir baba ve bir eş olmasının yanı sıra aynı zamanda bir peygamber, insanları eğiten bir öğretmen, bir devlet başkanı ve Müslümanların lideriydi.
O birçok görevi bir arada yürütmesine rağmen hiçbir görevini ihmal etmemiştir. Bütün bu görevleri bir arada yürütürken zamanını planlı ve programlı kullanmıştır.
Kaybedilen zamanın telafisi mümkün değildir. Geçen zamanı geri getirme şansı olmadığı gibi gelecek zamana ulaşma garantisi de yoktur. Dolayısıyla içinde bulunulan zamanın değerlendirilmesi çok önemlidir. Vaktin nasıl geçirileceği değil nasıl değerlendirileceği düşünülmelidir. Bizler de bu bilinçle hareket etmeliyiz.