Merhamet, herhangi bir canlıya karşı sevgi, şefkat ve acıma duygusudur. Allah’ın verdiği bu duyguyu davranışlarına en güzel yansıtan kişi, Hz. Muhammed’dir. Çünkü Allah onu âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “(Resulüm) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ suresi, 107. ayet.)
Hz. Muhammed sadece kendisi gibi inananlara değil, inanmayanlara da merhametle yaklaşmıştır. Kendisine kötü davranan insanlara doğru yolu bulmaları için dua etmiştir. Örneğin, Hz. Muhammed İslam’ı anlatmak için bir gün Taif’e gitmişti. Ancak Mekke müşriklerinin kışkırtmasıyla Taifliler Peygamberimize beklenmedik bir tepki gösterdiler. Hz. Peygambere taş fırlattılar, geçeceği yollara diken attılar. Hz. Peygamber buna çok üzülmüştü ve onlar için, “Rabb’im, halkımı bağışla, onlar ne yaptıklarının farkında değiller.” (Buharî, İstiabe, 5.) diye dua etmiştir. Kendisine acımayan düşmanlarına bağışlanma ve hidayet dilemesi, onların soyundan inançlı bir nesil getirmesi için Allah’a niyazda bulunması, onun merhametinin açık bir göstergesidir.
Hz. Muhammed merhametli olduğu gibi affetmeyi de severdi. O, merhametini affediciliği ile ortaya koymuştur. Örneğin, on yaşından itibaren Peygamberimizin yanında kalan Enes bin Malik Allah’ın Elçisinden bir defa bile azar işitmediğini söylemiştir. (İbrahim Sarıçam, Peygamberin Çağımıza Mesajları, s. 95, 96.) Resulullah bir gün Enes’i bir iş için gönderir. Enes, sokakta oynayan çocukları görünce yanlarına gider ve kendisi de oyuna katılır. Aradan epey zaman geçtiği hâlde gelmeyince Resulullah bakmaya çıkar. Onun, çocukların içinde oynadığını görür, arkasından yavaşça gelir ve ensesinden tutar. Enes irkilerek dönünce karşısında gülümseyen Peygamberi görür.
Peygamberimiz, “Enesciğim, sana söylediğim yere gittin mi?” diye sorar. Enes, “Hemen gidiyorum ey Allah’ın Resulü,” (Müslim, Fedail, 54.) diyerek oradan ayrılır. Burada görüldüğü gibi Peygamberimiz, Enesciğim diyerek merhametli davranmış ve Enes’in hatasını affetmiştir.
Hz. Muhammed merhametli ve affedici olduğu gibi aynı zamanda çok hoşgörülüydü. İnsanlara da hoşgörülü olmayı tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Hoşgörülü ol ki hoş görülesin.” (Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 1, s. 248.) O bir defasında eşine şöyle tavsiyede bulunmuştur: “Ey Aişe! Anlayışlı ve hoşgörülü ol. Anlayış ve hoşgörünün bulunduğu yer güzelleşir. Bunların olmadığı yer ise çirkinleşir.” (Ebu Davut, Sünen, C 3, s. 98.)